24 Aralık 2012 Pazartesi

Evli+Mutlu...

Evet kendimize yeni bir hobi bulduk,ev aramaca :)
Son bir haftadır hatta aslında aylardır ev arıyoruz,internetten,sahibinden,gazeteden...
artık psikopata bağlamış durumdayız,her şeyi sahibinden'e bağlıyoruz.
sahibinden az içilmiş çay,
sahibinden az kullanılmış ayakkabı vs :)

Yazık kocacım benden çok daha fazla yoruldu,malum ben 7/24 çalıştığım için.
Geçen hafta bir tane bulduk ve tamam evimiz oldu dedik ama güzel bir emlakçı kazığı yiyip,ev başkasına satıldı,bizim için talihsizlik oldu.
Cmt günü dedik ki hayde artık,Güzelyalı'ya gidelim ve ordan bakalım.
Bir evi 3 emlakçı gösterince bunda bir hayır var dedik ve evi almaya karar verdik.
Şimdilik kimselere bişey söylemiyoruz,bu hafta tapuyu alırsak rahat bir nefes alıp artık evli ve mutlu moduna gireceğiz.

Umarım herkesin her şey istediği gibi gönlünce olur.
Sağlıklı,mutlu günler herkese :)

12 Aralık 2012 Çarşamba

Başlıksız...

Takip ettiğim insaların blogları hakkında sürekli atar,tutardım.Bu ne ya 0384248549 günden beri yazmıyor,o kadar takip ediyoruz,diye.
Baktım işler böyle yürümüyormuş.
Bu aralar o kadar yoğunum ki.
İş yerinde son 53958 haftadır pazarları da çalışıyorum.
İşten çıkıyorum,ablama,orda çocuklarla eğlendikten sonra,yüksek lisans dersinme.
İş yeri,akşam yemekleri,fuarlar,seyahatler...
Son bir aydır kocamı görememem ayrı bir konu.
Şimdi bir de ev arama telaşı.
Ev,eşya,taşınma,yerleşme.
Uykusuz her gece....

Şikayetçi yada pişman mıyım?
Hayır!
Ben de bunu anlamıyorum.Bir insan kendine neden bu eziyeti yapar ki.
Şöyle uzun uzun pazar kahvaltıları,ardından güzel bir türk kahvesi,ardından gazetesi kitabı.
Güzel olmaz mıydı?
Olur du...
Ama kendi seçimlerim ve ben bu seçimlerden dolayı mutluyum.
İzmir'de olmamın en büyük artısı benim dünya tatlısı sıpalarım tabi ki.
Her gün beraberiz,akşam göremesem bile gece görüyorum onları.
Küçük sıpa da sabahın köründe kalktığı için arayı kapatıyor :)
Yoğunum ama mutluyum.
Bence en önemlisi de bu.
Fit.

28 Kasım 2012 Çarşamba

Eğlence...

İçim kıpır kıpır,bir türlü içim içime sığmıyor.
Sürekli olarak içimde kelebekler uçuyor,nedenli,nedensiz enerji patlaması yaşıyorum.
Uykuyu sevmiyorum,uyumak vakit kaybı gibi geliyor.
Tek korkum ve endişem bundan 5 yıl sonra pişman olmak...

Şimdiye kadar büyük keşkelerim,büyük pişmanlıklarım olmadı ama yaşlandığımı hissetmeye başladığımda ''keşke uyusaydım,keşke dinlenseydim'' demekten çok korkuyorum.
E napayım,hep aklımdaki felsefe,amaaannn bir defa uyuyunca bir daha uyanamayacağız nasıl olsa,vakit varken yaşayalım diyorum :)

O zamannnn,enerjimiz hiç bitmesin,sabahlar olmasın :)
eğlenceyle kalın.
Fit.


26 Kasım 2012 Pazartesi

İşimi seviyorum...

Bir insanın en büyük şanslarından bir tanesi bence işini sevmesi.
Şans diyorum çünkü bu iş olayı biraz değişik.
Üniversiteye 504557 bin tane hayallerle girip,ben 5 yıl sonra ........... olacağım derken,bir bakıyorsunuz,üniversiteye girdiğinizde ki sizle,bitirdiğiniz siz arasında 745 bin tane fark :)

Kendimden bildiğim için yazdım bunları.Liseden mezun oldum,ben japonca öğrenicem bu yüzdne tek tercih yapıyorum diyerek kendimce radikal bir karar almıştım.
Ne mi oldu? Tabi ki kazanamadım :)
Sonra hadi dedim,ben ingilizce biliyorum,hali hazırda da öğretmen de olmak istemiyorum,o zaman fransızca seçeyim.
Ne mi oldu? Tabi ki de kazandım :)
mersin üniversitesi'nde okurken,3.sınıfta kalktım bir de ben yazıyla uğraşamam,tercüman olacağım dedim.
E onu da oldum.
Mezun olmadan bir iki ay önce-her şeyi planlı yaşamayı seven biri olarak-iş aramaya başladım.
Teyzemin yönlendirmesiyle iş görüşmesi yaptığım ilk şirket Gülsa'da işe başladım.
5 yıl boyunca iyisiyle kötüsüyle Dış Ticaret departmanında çalıştıktan sonra,haydi bir radikal karar daha pazarlamaya geçtim.

bunları bu kadar uzunnn uzunnn neden anlattım biliyor musunuz?
ben şirketimi ve iş arkadaşlarımı çok seviyorum.
kimi zaman hepimiz iyi oluyoruz,kimi zaman kötü oluyoruz ama hepimiz biliyoruz ki bunların hepsi iş stresinden.
Özünde herkes birbirinden iyi.
Patronlarımı çok ama çok seviyorum,bunu kimsenin anlaması mümkün olmadığı için pekte anlamalarını beklemiyorum.
İşin özü.İşinizi sevin,ya da sevdiğiniz işi yapın!
Fit.

14 Kasım 2012 Çarşamba

Düzen istiyorum!

Son bir yıldır tam bir göçebe hayatı yaşıyorum.
Bir orada,bir burada.Neredeyse sırtıma çadırımı alacağım.
Diyarbakır'a hep 'geçici' gözüyle baktığım için orada bir türlü düzenimi kuramadım.
Evimize yerleştik,belli bir düzenimiz var ama nasıl olsa gideceğiz diye hep bir yanımız eksik.
İzmir'e geliyorum.454545 valiz.Ablamda biri geçen seferden kalan valizim biri yanımda getirdiğim valizim,biri Diyarbakır'dan kargo ile gelecek valiz.Bir bakıyorum ayakkabım birinde,makyaj malzeme birinde,bir şey giyeceğim ya da alacağım zaman önce aaa acaba hangi valizde diye düşünmeye başlıyorum :)

İş yeri desen yine aynı muhabbet.
Masamın düzenini bir türlü sağlayamıyorum.
Ofis malzemelerimi alayım yeniden eski düzenime döneyim,güzel bir masam olsun istiyorum ama olmuyor.
Neyse az kaldı.
Şubat bizim için milat.
Ondan sonrası umarım bizim için çok güzel ve hayırlı olur.

Asıl sorun ev+eşya arama kısmı.Ama şimdilik onu düşünmüyorum bile.
Umarım her şey şimdiye kadar olduğu gibi yolunda gider.

Şu an tammm bu moddayımm...

Sevgiler,
Fitnat

1 Kasım 2012 Perşembe

Keşfedilen Müzikler...

Şuan çok işim olmasına rağmen hemen yazmak istedim. :)
Yaz tatilinde çok güzel bir ekiple çok güzel bir tekne tatili yaptığımızı ballandıra ballandıra yazmıştım hatırlarsanız,ya da hatırlamak isterseniz.(Umarım seneye de yapacağız)

O yazı da müzikleri atladım sanırım.Hayır hayır,Ankara havalarından bahsetmiyorum :)
Emrah'ın getirdiği ve benim tatil boyunca bayıla bayıla dinlediklerimden.
Kimler kimler yokkii..
En çok dinlediklerim var tabi ki içlerinde.
Ama bazılarını duymamıştım bile ve bu benim ayıbım.
Bu akşam  dinlerken hemen yazmak istedim,dinleyin,dinletin!

Birsen Tezer
Julide Özçelik
Jehan Barbur
Ve şimdi öğrendiğim Elif Çağlar.
Dinlemesi müthiş keyifli.
Bunun yanı sıra Beirut,Can Atilla gibi bayıla bayıla dinlediklerim var ama bu son keşfettiklerime bu kadar geç kaldığım için çok üzgünüm.

Dinleyin,pişman olamayacaksınız...
P.S . Gramafon ne alaka? Bir gün gelirde aa Fitoya ne hediye alsak diye düşünürseniz hiç çekinmeden alabilirsiniz,çalışanından olsun lütfen.Bu şarkıları oradan dinlemek istiyorum.Plakları ben alırım problem değil:)
Sevgiler,
Fit...

30 Ekim 2012 Salı

(S)Eda's Baby Shower...

Amerika'dan ithal ettiğim Baby Shower Partileri.

Evet bir partimiz kalmıştı ithal ettiğimiz neyse ki onu da son yıllarda ithal ederek,eksik kalmamış olduk.
Anneme Baby Shower yapıyoruz biz deseydim tepkisi ne olurdu acaba :) (Canım annem dedikodunu yapmıyorum,sadece malum bunlar yeni yetmelerin işi olduğu için tepkini merak ettim)

Amaç: Anne adayına doğumdan önce keyifli ve eğlenceli bir gün yaşatmak
                                                       ya da
Çocuksuz Hayata Veda partisi
                                                       ya da
Bugünlerini Çokkkk Özlersin partisi bıdı bıdı bıdı bunu uzatabilirim sabaha kadar.(Saat 01.31 olmuş sabaha ne kaldı ki :)
Sonuç: Diyarbakırda Seda'nın 7.ayını doldurmuş bulunmaktayız,Eda'ya kaldı son 1 ay.
O heyecanlı,biz heyecanlı.Son günlerde yorgun,canı sıkkın,bunalmış durumda.
E hadi Fito zamanıdır diyerek,haydi dedim biz bu kıza bir parti yapalım,hem de en sürprizinden,en güzelinden olsun,Diyarbakır şartlarında tabi.
Gel zaman git zaman,son bir ay hazırlıklarla geçti,internetten onu sipariş et,o gelecek mi diye dokuz doğur,bu siparişim geç kalırsa ben ne yaparım diye dön dolaş.

29 Ekim geldi çattı (Arada Sedaya oynadığımız Ali-Cengiz oyunlarını şuan anlatmaya takatim yok malesef..)
Ekipçe yaptık hazırlıklarımızı.
Ahu ile bir gün önceden beşik pasta ve şeker hamuru kurabiye
Burcu(abla)'nun nefis kısırı (artık kimse kimseye abla demeyecek karar aldık :)
Burcu'nun enfes top kekleri
Zeyno'nun şahane keki
benim ımmmmm şöyle böyle makarna salatam,gül tatlım ve kafa yarmaya müsait sakallım (orda kimseye söylemedim her zaman herkesin salyalarını akıtan poğaçalar taş kesti)
Okancan eşliğinde alınan bezler ve şahane bez pastamız
Ayşegül Hanım'ın kapı kolu süsü
Emziklerimiz
Şişme biberonumuz
Hatıra defterimiz
Foto albümümüz
Süslü bardaklarımız
Hediyelik duş jellerimiz

Kısaca bence her şey mükemmeldi.Hatta insanlara zorla mezdeke bile oynatmaya çalıştım,tıpkı anne günlerindeki gibi :)

Ekibi de yazayımmki tam olsun,daha fazlası fotolar da...
Aysegül Hanım,Burcu,Burcu,Zeynep,Zeynep(gözlerim çift görmüyor ortamda ikişer tane vardı)Ahu,Fito,
Nur,Özlem,Naz,Seda,sonradan gelen ekip,Okan,Talat,Gökhan,Mete...
Sağlıkla gel Eda Can.
Her günün böyle güzel böyle özel olsun Seda Can.
Kızlara iyi bak Okan Can :)
Sevgiler,
Fit...





Arkadaş...

Melike Demirağ'ın Arkadaş şarkısı geldi birden aklıma.
Kendisini pek severim.
Arkadaşlarımı hatırlatır hep bana hem de hepsini.
Bugünlerde herkes faceteki arkadaş sayıma takmış durumda.
Bilmiyorlarki,28(rivayete göre 29!) yıldan beri onları ne emekle kazandım.

Evet arkadaş dediğin öyle kolay kolay edinilmiyor,emek sarf edeceksin,çaba göstereceksin.
Öyle oturun pazarlık yapın demiyorum.
Bu benim arkadaşım olmalı,arkadaşım olması için şunu,bunu yapmalıyım değil.
İçten olmalı,pazarlıksız olmalı...

Bunlar nereden mi aklıma geldi.
Diyarbakır'ı hiç sevmeme rağmen,en sevdiğim yanı güzel arkadaşlıklarım oldu.
Anlatırlar ya,biz şuradayken Ayşe Hanım vardı,çok güzel yemek yapardı,Fatma hanım vardı her derde devaydı vs...
Benim de burada aynen böyle anlatabileceğim-ki aslında bir kısmı ile uzun uzun yıllar görüşebileceğimi düşünüyorum-arkadaşlıklarım oldu.
Bu gruplardan bir tanesi Zeyno ve Duygu.

Zeynoyu ilk düğünümüzde tanıdım :)
Sonrada Diyarbakırda ilk gördüğümde''Aaaa ne yapıyorsunuz ahdi lahmacun yemeye :) dediğini hatırlıyorum.Zeynoyu nereden tanıdığımı hatırlayamamıştım o başka.
O gün bugün 7/24 beraberiz.Evlerine teklifsizce girebildiğim,hatta her girdiğimde koltukta uyuyakaldığım,acıktığımı utanmadan sıkılmadan söyleyebileceğim hatta üzerine yemek bile yaptırabileceğim bir arkadaş.Bir Zeynom vardı artık 2 oldular.İkisinin yeri de apayrı.

Gelelim Duygu'ya...Duygunun eşi Fatihi balayına giderken görmüştüm sanırım.40 yıllık arkadaşım gibi davranmıştı çok hoşuma gitmişti.Sonradan Diyarbakır'a geldiğimde Duygu ile kantinde karşılaştık.Sıcacık gülümsemesi ile bizi yemeğe davet etmek istediğini söyledi.Çok şaşırmıştım ilk karşılaşmada bu kadar yakınlık.
Şimdi Bandırma'da ama olsun.Burada çok güzel zaman geçirdik,en kötü günlerimde,en dibe vurduğum anlarda o moral dolu,olumlu halleriyle beni çekip çıkardı olduğum yerden.Beraber hiç teklifsiz çok güzel zaman geçirdim.Şimdi o da biraz zor zamanlar geçiriyor,yanında değilim ama her an yanında olduğumu biliyor.İzmir'e gittiğimizde sürekli beraber olacağız inşallah.

İşte biz bu üç aile birlikte olmaktan çok keyif alıyoruz.
Evet Diyarbakır'ın güzel kazançları var bana.
Sefiyorum sizi kızzlarrr...
Fit'o...

25 Ekim 2012 Perşembe

Kurban Bayramı '12

Evet,25 Ekim 2012 Perşembe,Diyarbakır'dan sevgilerle...
Umarı uzakta kutladığımız son kurban bayramı olur...

Bugün bayram.
Arkadaşlarımızla güzel bir bayram sabahı için hummalı bir hazırlığa başladım.
Bir gün önceden,tatlılar,kurabiyeler,sarmalar hazırlandı.
Bayram sabahı kalkıp poğaçalar hazırlandı.

Ee kahvaltıya ağır misafirlerimiz vardı.Sedalar ve Zeynepler.
Üzerine bir de Ankaradan Hilal'in gelmedi.Tam kaymaklı ekmek kadayıfı modu.
En bombası ise canımın içi annemin 8'de arayarak,''daha babanlar gelmedi ama kendinizi yalnız hissetmeyin diye ben bir arayayım dedim''demesi oldu.
Ben aileme resmen tapıyorum!
Onları çok ama çok seviyorum.
İnsanın ailesinin olması dünyanın en mükemmel duygusu.

Tabi bir de aramızda olmayan babanem.
Sabah benim için bayramın en zor kısmı dedemle konuşmak oldu.
Bugün her bayramdan farklı olarak,babanemin bayramını kutlayamadım.
Evet geçen bayramda yoğun bakımdaydı ama onu görebilmiştim,ziyaret edebilmiştim.
Hayat benim için yeni başlıyormuş bir kez daha anladım.
Babanemin ölümü beni o kadar derinden sarstı ki hala kendimi toplayamıyorum,toparlayamıyorum.

Alışmak zorunda mıyım?Onu da bilmiyorum ama hayat böyle bir şey olsa gerek.
Aklıma gelmişken en garibi,babanem yoğun bakımdayken aynı katta yeni doğan bebek vardı.
İçimizde acımız çığ gibi büyürken,yan tarafta insanlar sevinç çığlıkları atıyordu.
İşte hayat...

Güzel bir kahvaltının ardından küçük çaplı bir bayram ziyareti,ardından telefon turu.
Akşam misafir.
Ve bayramın birinci gününü atlamış olduk.
Bayramın en güzel hatırası ise,poşetlerle şeker toplamaya gelen çocuklar.
Eski günlerimi hatırlatıyorlar tek tek.Lojmanda yaşamanın en özgür yanı da bu.
İstediğin kadar çocuk olabiliyor,parklarda oynayabilir,istediğin kapıyı gönül rahatlığı ile çalabiliyorsun.

Bundan sonraki bayramlarda hedefim çocuklara daha özel şeyler hazırlayabilmek.
Belki eskiden olduğu gibi,mendil vermek,belki de hoşlarına gidecek bir kitap,yada diğerlerinden farklı şeker;mesela Eti Puf :)
Hayat paylaşınca güzel.

P.S. Pembe gül tatlımın ve poşet çay kurabiyemin fotoları pek yakında!
Fit.

22 Ekim 2012 Pazartesi

Roman Günleri...

Kendimi bildim bileli okumayı çok severim.
O kadar seviyorum ki,geldik 30 yaşına hala okul okul dolaşıyorum :)
Roman olsun,kafam dağılsın,türü nasıl olursa olsun.
Yeter ki beni alsın bir yerlere götürsün okuduğum kitap.

Ama o kadar sık kitap okuyorum ki,okuduğum kitabın konusunu yada özetini anlatmamı istediklerinde tıkanıp kalıyorum.
Evet onun da kolay olunu buldum.
Kendime bir defter edindim,kitap adını,yazarını ve bir kaç satır da olsa özetini yazıyorum.
Böylece kendim için de kolaylık oluyor.
Kitaplarımı alır almaz hemen içine tarihini,aldığım şehri not ederim.
Hatta alır almaz hemen etiketini sökerdim öylee arkasında ne kadara aldığım yazmasın diye.
Ama canım Berilimin tavsiyesi üzerine artık onu da çıkarmıyorum,böylece yıllar sonra o rakamlar ne kadar komik gelecek görmüş olacağız.
Şimdi okuduğum kitap;




Ve sıradaki;


Okuduktan sonra tavsiyelerimi yazarım.
İyi bakın kendinize,
Fit.

21 Ekim 2012 Pazar

Ölüm Allah’ın emri de şu ayrılık olmasaydı...

O kadar güzel yazılmış ki...
Bugünlerde hep aynı şeyi düşünüyorum.

Ölüm Allah'ın Emri de,
Şu ayrılık olmasaydı.
Hepimiz güle oynaya doğumu kabul ettiğimiz gibi,ölümü de kabul etmek zorunda kalıyoruz.
Ama alışamıyor insan.
Herhangi bir sözde,herhangi bir konuşmada,fotoğrafta...

Aci bir türlü dinmek bilmiyor.
Babanemm yokluğuna alışamıyorum.
Sen öldükten sonra dedemi bile arayamıyorum,diyecek hiç bir şeyim yok..

Nasılsın mı demeliyim? Nasıl olduğunu biliyorum.
Üzülme mi demeliyim? Ben deli gibi üzülürken.
Geçecek mi demeliyim? Geçmeyeceğini bile bile...

Tek bildiğim seni çok ama çok özlediğim.
Tek yapabildiğim dua etmek...

Geçen gece rüyamda gördüm seni.Yaşıyordun ve benimle dalga geçiyordun ölmedim ki diye.
Uykuyu sevmeyen ben,ilk defa uyanmak istemedim,günlerce gecelerce uyumak istedim.
Ama olmadı.Uyandım.
Ve anladım ki...

Her güzel şey bitermiş bir gün bildim.
Her güzel gün bitermiş öğretildim.
Seni çok seviyorum babanem.
Fitnat...

18 Ekim 2012 Perşembe

Sivas'ın Yollarına...

Sivas'ın yollarına,
Çıkayım dağlarına,
Bırak ben beni vuram,
Ölüm gitmez zoruma...

Evet seyahatlerimizin bir ayağı Sivas oldu bu hafta.Özlem izmir'den,ben Diyabakır'dan çıktık yollara.
İstanbul'da iki saat bekledikten sonra Özlemle buluşup Sivas'a doğru yol aldık..
Gece çok geç vardığımız için fazla bir şey göremedik.
Ertesi günde bayimizle birlikte üniversiteye gittik.
Üniversite kampüsü inanılmaz derecede büyüktü.
Hatırladığım en güzel şey ise;Kirli Ahmet'de yenen köfte ardından içilen yemen kahvesi.
Buyurun buradan :)



Öğleden sonra sunumu yaptıktan sonra işimiz bitti ve tekrar yeme faslı :) Bu seferde Mis kebap'ta döner.Biz genellikle döneri iskender olarak yediğimiz için ilk başta biraz garip geldi bana,tabağın içinde sadece döner gelmesi.Ama olsun lezzetli mi lezzetli bir döner yemiş olduk.



Böyle yemeye devam edersem sonum hiç mi hiççç hayırlı olamaycak tabi :)
Sevgiler,
Fit.


Kocamın Doğum günüsü :)

Diyarbakır'da ikinci doğum günü,ikinci hüsran.
Neden mi?
Gecen sene internetten bir dünya alışveriş yaptım,süsler,tabaklar,parti malzemeleri.
Evet doğum gününden bir ay sonra geldi :)
Hoş gelse de bir şey değişmeyecekmiş,çünkü kocam doğum gününde nöbetçi oldu.
Kısa bir özetten sonra gelelim bu seneye;

Bu sene de yoğun bir koşturmaca arasında neler yapabilirimi planlamaya başladım.İnternetten şeker hamuru siparişi verdim,pasta modeli buldum(buradan paylaşmak isterdim ama hala yapma ümidim olduğu için paylaşamayacağım.
Daha sonra,şeker hamurlarım gelmedi,alışveriş merkezinde istediğimi eşofmanı bulamadım,alışveriş yapacağım yerde istediğim malzemeleri bulamadım vs.vs.vs...

Neyse ki,o kadar anlayışlı bir kocam ve Diyabakır'da olmamıza rağmen muhteşem arkadaşlarımız var.akşam hep beraber toplanıp,kendimize ufak çaplı bir fasıl gecesi yaptık,hatta abartıp Zeynep&Mete çifti ile en son Anlara havası oynuyorduk.


Bu geceden sonra bir kez daha anladım kiii,HAYAT PAYLAŞINCA GÜZEL...
Mutlu yıllar,sevgilim.


Fit..


11 Ekim 2012 Perşembe

80 Günde Devri Alem.

Evet sanırım bu doğru.
Son 10 günde 7500 km.
Diyabakır,İzmir,Çanakkale,Adana,Aydın,Van,Diyarbakır ve hatta önümüzdeki hafta Sivas :)

Gezelim görelim programındaki kadar olmasa da,hızlı bir başlangıç yaptım.
Yeni yerler görmek,yeni insanlar tanımak her zaman şahane gelmiştir bana.
Hele ki şu zor dönemimde tam ilaç gibi geldi.

Çanakkaleyi her zaman çok merak etmiştim,aslında iş için gidince pek de gezilecek zaman kalmıyor,ki hiç bir yer gezemedim aslında.
Olsun yine de güzeldi.
Adana...Ünv.yollarım boyunca her zaman ucundan kıyısından gidip gelmişliğim vardı.Uzun zaman sonra tekrar gidince bir garip oluyor insan.
Van.Beklediğimin ötesinde bir yer çıktı.Her şeyden önce göl dedikleri şey bence deniz.Uçak inerken sanki denizin içine doğru gidiyorsunuz.Muhteşem bir manzara ve sonsuz bir utanç duygusu.
Neden mi? Evet tam bir yıl önce depremle sarsılan şehir yeni yeni yaralarını sarmış gibi.o süreç boyunca hiç bir şey yapmamak çok üzücü.
Yaşadıkları yerler,ortadaki manzara...
Umarım hiç bir yerde bundan sonra böyle büyük felaketler olmaz.

Ban kahvaltısı! Yıllarca herkesten duyduğum kahvaltıyı görünce gerçekten şoke oldum.Benim için büyük hayal kırıklığı.
Bir yıldır Diyarbakırda yaptığım kahvaltıların yanından bile geçemez.

Bunların yanı sıra otel manzarımız...
İşin en eğlenceli kısmı oydu.
Buyrun burada.



10 Ekim 2012 Çarşamba

Zaman...

Zaman her şeyin ilacı,derlerdi,doğruymuş...
Babanemi kaybettiğimde-yazarken bile inanamıyorum-dünyam durdu sandım.
Hiç bir şey yapamayacak,hayata devam edemeyecek gibi oldum.

Etrafımda sürekli söylentiler,bak ne kadar güzel yaşadı,Allah sıralı ölüm versin,o sizi çok seviyordu,her şeyinizi gördü,kendine dikkat etmen lazım,sizin daha uzun bir ömrünüz var,kalanlara sabır versin vs...
Bunlar uzayıp gidiyor.
Anlamadıklarını tek şey,benim artık bir babanem yok.
Hani o canımdan sevdiğim,yanakları al al,adaşım...

Son 10 gündür seyahatlerdeyim.
Çanakkale,Adana,Aydın,Van,Diyarbakır...
Evet hesapladım.7500 km yol.
Şikayetçi miyim? Hayr.
Bana bu acımın arasında ilaç gibi geldi.
Babanemi unutturmadı ama acımı dindirmeme yardımcı oldu,geceleri hala çok zorlansam da.

Bundan sonra tek yapabildiğim şey dua etmek.
Dualarımız seninle babanem,sen rahat uyu.
Fit.

28 Eylül 2012 Cuma

Toprağın bol,mekanın cennet olsun babanem...

Lanet olası yerde uçak saatini bekliyorum.
Dakikalar,saniyeler geçmek bilmiyor.
Seni çok seviyorum babanem.
Mekanın cennet olsun.
Torunun.
Fitnat.

24 Eylül 2012 Pazartesi

Kördüğüm...

Uzakta olmaktan NEFRET EDİYORUM!
Sevdiklerimle ilgili iyi yada kötü haberleri en son almaktan daha da Nefret ediyorum!
Bu yüzden sürekli bu şarkıyı söyleyesim geliyor...

Öyle uzak ki yerim uzakları aşıyor
Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor
Öyle uzak ki yerim uzakları aşıyor
Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolaşıyor..


Hümeyra...

1.Yıl Dönümü ho ho ho...

Evet bugün evliliğimizin bir yılını doldurmuş bulunmaktayız.
Darısı diğer yılların başına :)

Eskiden babanem derdi(kulakları çınlasın) günler su gibi geçiyor diye,anlam veremezdim.
Artık benim içinde aynısı geçerli.
İşlerin yoğunluğundan mı,her şeye koşturmaktan mı,isteklerimizin çok,vaktimizin az olmasından mı bilmiyorum ama gerçekten günler su gibi geçiyor.

Sevgilimle tanışalı 4 yıl oldu,evleneli bir yıl.
Diyarbakırda olmaktan dolayı sürekli hayıflansam da,işin en güzeli sürekli birlikte olmak,birlikte vakit geçirmek,her istediğini,istediğin zaman birlikte yapabilmek.
Çok mutluyum,ve nedense evlendikten sonra,etrafımdaki tüm bekarların evlenip benim gibi mutlu olması için elimden geleni yapar oldum.
Kısmet bulmak,evlilik hakkında demeçler vermek gibi :)

Umarım herkes istediği bir günde,istediği kişi ile beraber olabilme fırsatı yakalar.
Canım kocam,seni çok seviyorum.
Sevgiler,
Fit.


19 Eylül 2012 Çarşamba

Şimdi okullu olduk...

Komik değil mi?
Aradan geçmiş onca yıl-en azından 5 yıl-tekrar öğrenci olmak.
Hem de ben.
Bütün öğrencilik günlerini yana yakıla geçiren,'Baba beni okuldan al'kampanyalarını düzenleyen ben :)
Ama ne demişler eğitim şart!

Evet baktım etrafımda herkes çoluk çocuğa karışmaya başladı,e haliyle bütün günleri çocukla uğraşmayla geçiyor,ben bu safhaya atlamadan biraz kendime yatırım yapayım dedim ve bir kaç okula başvurdum.

Kabul edilmediğimi öğrenmeye başlamıştım ki,Ege üniversitesinden telefon geldi.Hayır işin kötü yanı,insanlara o kadar çok telefon şakası yapıyorum ki,kadının benimle dalga geçtiğini ve acaba işleten kim diye düşünmekten söylediklerini anlamadım.Durum o kadar vahim :)

Kısmetse ve kayıt işlerimi öğrenci işlerindeki şahane!insanlarla tamamlayabilirsem önümüzdeki hafta derslerimiz başlıyor.
E-mba olmasından dolayı netten takip edebileceğim.
Aaaa netten mi? eee kaytarırsın,yok öyle bir şey!
Öyle bir sistemleri var ki,derste olsan bu kadar kasılmazsın.
Neyse güzel bir öğretim yılı olsun :)
Sevgiler,
Fit

10 Eylül 2012 Pazartesi

Fito Musmutlu.

Evet son günlerimin en mutlu günlerindeyim sanırım.
Pek sevgili kocama,Şubat-Temmuz 2013 arası İzmir'de kurs çıktı.Nasıl ama?
Evet bence de muh-te-şem!
En azından İzmir'e gelme tarihimiz erkene alınmış oldu.
Tabi bu haber beraberinde bir sürü problemi de yanında getiriyor mu,getiriyor.

Diyarbakırdaki ev ne olacak,İzmir'de ne yapacağız,nerede kalacağız.
Hepsi birer problem.
Ama olsun en azından İzmir'de olacağız,buda güzel bir aşama.
Umarım herkesin istediği istediği zaman olur.
İzmir...


Sevgiler,
Fit.

6 Eylül 2012 Perşembe

Zaman Yönetimi.

Yok,ben kesinlikle zamanımı yönetemediğime karar verdim.
Ben zaten yönetmek konusunda oldum olası başarısızımdır.Yetişmiyor,bana zaman yetişmiyor.
7/24 değil 14/48 olsa yine faydasız.

Ben ki 58473875 ajanda ile gezen,sürekli outlooktan programlar yapan,düzenli olan ve çalışan biriyim (mütevazi olamayacağım)yine de bir yerler de eksik kalıyor.
Bu aralar azıcıcık olan beynimi de yakmak üzereyim ve tam aşağıdaki modda geziniyorum;



ya da;


İşin kötüsü,gerçekten bir yerlerde eksik,yanlış mı yapıyorum diye de internetten araştıyorum.
Zaman yönetimi nedir?
Yapılacak her iş için gereklidir,zaman pahalıdır gibi saçma sapan yorumlar görünce deliriyorum.
Yapmak istediğim o kadar çok şey var ki,ama zamanım yetmediği için olmuyor.

Hayır işlerim çok yoğun onlar olduğu için hobilerime vakit ayıramıyorum gibi bir durumumda yok.
Evet işlerim çok yoğun ve ben erken gelip,geç çıkıyorum,işler de yetişmiyor.
Akşamları iş çıkışı 8429846 kişiyle her gün için ayrı plan yapıyorum,herkesi görmüş olayım,güzel vakit geçireyim,bu sefer de gece uyucak zaman kalmıyor.

E bunun yanında gerçekten sürekli hobilerim olsun istiyorum,yıllar öncesi yaptığım şeyleri tekrar yapmak istiyorum :( Dağa,taşa çıkayım,kamplara gideyim,uçayım,tırmanayım,zıplayım.

Dumumun vahimliği şöyle;Bodruma tekne tatiline gittik bir hafta.Cuma günü bodruma indik,iki gün bodrumda tatil,pazar yolculuk,ordan ablama gel,valiz hazırla,alsancağa git,arkadaşlarla buluş,pazartesi işe gel,akşam arkadaşlarla buluş,salı işe gel,akşam arkadaşlarla buluş,çarşamba sabah iş için aydına git,öğleden sonra açlış akşam aliağaya arkadaşlarına git,perşembe işe gel,akşam yemeğe davetli ol,cuma işe gel,akşam düğüne git,düğünden sonra istanbula oradan edirneye git,cmt edirnede düğüne katıldıktan sonra istanbula git ordan izmire gel (akşamki program hazırlanma aşaması)

bir sonraki haftayı yazmaya gücüm bile yetmiyor,o kadar yoğun.
araya kitap okumaları nereye sıkıştırsam,gitmek istediğim kursları nereye sıkıştırsam,bir de okucam ben ya!
onunla ilgili plan,program az sonra.

şimdi en iyi gidecek şey?


O zaman ben kaçtım.
Sevgiler,
Fit.










4 Eylül 2012 Salı

Yakamoz 1.

Geri sayım o kadar hızlı bitti ki,kendimizi sabahın 5'inde Kamil Koç'un garajında bulduk.
Ben ve kocam,belirsizliğe doğru yolculuğa başlayacaktık.Belirsizlik?Sanırım tam da doğru kelime bu.Daha önce hiç yapmadığımız tekne tatili ve hiç bu kadar bir arada olmadığımız bir grup.
İşin kötüsü yolculuğa yarım saat rötarla başlayınca insanın ister istemez aklı daha da karışıyor.Ne oldu evrene?Pozitif mesaja :)

Neyse sonunda otobüsümüze bindik ver elini Bodrum,oradan da Bitez limanı.
Vardığımızda bizimkiler çoktan alışverişe gitmişlerdi bile.Bizi Beril ve Ece karşıladı.Kocamın yarım saat sinekli bakkalla kavgasından sonra sadece 3 damacana su alıp tekneye doğru yol aldık.

Nihayet teknemizle buluştuk,garip bir duydu.Aydın kaptan ve tayfası Ece,Enis.En nihayetinde bizimkiler Talatın bulduğu kamyonetle alışverişlerini tamamlayıp geldiler.İmece usulü tekneye yerleşip,çıktık yolculuğa.
İlk başlangıç sarstı hepimiz.E her gün mavi yolculuğa çıkmıyoruz tabi :)

Sonraki bir haftayı satır satır yazmak pek de mümkün değil.Teknede pek de tutulmayan bir defterimiz vardı aslında.Az biraz yazdık tur boyunca.
Öncelikle muhteşem bir ekip (ETO grubu) ve tatil oldu.Bundan sonraki seneler için planlar yapılmaya başlandı bile.

Turdan çarpıcı noktalar;

* Mavinin & yeşilin birleştiği mükemmel koylar
* İçkinin dibe vurduğu anlar (öyle böyle bir stok değil)
* Kaptanın mükemmel yemekleri
* Akşam yemeğimizde muhteşem balıklar yememize neden olan grubumuzun en küçük üyesi Sasi ve babası Durmuş
* Kaptanın sürekli Çan çalmasına sebep olan Ahmet
* Talatın ergen dansları
* Emrah'ın sürekli insanları içmeye teşvik edip kendinin bir yerlerde sızması
* Okan'ın kokteylleri
* Biz kızlar,Kezban,Hülya,Beril,Ece ve bendenizin bitmek bilmeyen oje sevdamız,kocalarımızın eğlenceleri ile ilgili yorumlarımız
* Shot oyunumuz ve benim çenem yüzünden sürekli yanıp,içme moduna geçmem
* Katil kim oyununda benim yine heyecanıma yenik düşüp ilk elde yakalanmam,Hülya,kaptan ve Enis tayfanın soğukkanlı katil oluşları
* Kızların gaza gelip,erkeklerin bir hafta yapmayıp,son gece hatta sabaha karşı denize atlamaları,durmayıp erkekleri de gaza getirmeleri
* 7/24 güvertede yaşamak
* Ecenin arı ve kediye maruz kalması :(
* Sabah yüz yıkamak yerine denize atlamak
* Gittiğim koylarda bir teyze bulup,kahvaltıyı sıcacık bazlama ile yapmak
* Sabah kahvaltılarında bitmek bilmeyen nutella muhabbetleri
* Bikinisiz bir hayatın olduğunu unutmak
* Erkekleri toplu foto çektirmeye zorlamak
* Şamdan pozları vermek
* Koyların birinde mola verip çamların arasında yürüyüş yapmak
* Eto videosu izleyip Eto bitmiş dansı yapmak
* Popileri anlamak :)
* İpad dansı yapmak
* Video manyağı olmak

Sanırım bu liste sabaha kadar devam eder.
Seneye tekne tatilinde buluşmak dileğiyle...
Fit.

23 Ağustos 2012 Perşembe

Bodruma da gittik beraber...

Evet haydi bakalım.Bodrum yolcusu kalmasın.
Bu sene bir değişiklik yapıp,daha da doğrusu deli kuzenlerin aklına uyup mavi tura çıkıyoruz.
Hem de 5 aile,hem de hepsi birbirinden çılgın aileler.

Cumartesi yani yarın sabah 8 de Bodrumda buluşup,başlıyoruz alışverişe.
Bir alışveriş listemiz,bir yemek listemiz,en önemlisi bir içki listemiz varrr kiii sormayın.
Umarım birilerini koylardan birinde unutmadan ya da birbirimizi sakatlamadan güzel bir tatil geçirir döneriz.


Kaptan,miço ve  sevgilisi de bize eşlik edecekler ve bize birbirinden güzel yemekler yapacaklar en azından ben böyle hayal kuruyorum.Yemek listemizi bile önceden yolladılar,kitaplar,dergiler,oyunlar,paletlet,şnorkel,uyku tulumu.Fena bir çalışma var.
Haydı bakalım hayırlısı.
Bir haftanın sonunda biz Kalyoncu ailesi ve Şenyurt ailesi olarak,pansiyon köşelerinde bir iki gün daha tatilimize devam edeceğiz.
Var mı tatil gibisi.
Şimdilik sevgiler,
Fit.

Bayram Helecanı :)

Bugün cuma ve biz güzel bir tatile başlıyoruz.
Evet malesef artık bayramlar sadece tatilden ibaretmiş gibi algılanıyor.
Tabi kide bizim zamanımızda bayramlar şöyleydi böyleydi diye başlamayacağım.
Ama insanın tatile de ihtiyacı yok değil :)

Kocacım da geldi ve biz annemlere gittik.Güzelce dinlendik.Uzun zamandan sonra kemiklerimin bile dinlendiğini hissettim.
Daha sonra bayram ziyaretleri.Her bayram olduğu gibi,amcamlarla babanemde kahvaltı yaptık ama tek eksikle.Babanem bu bayram bizsizdi.Ya da biz onsuz.Hastanede hatta soğuk yoğun bakım odasında yatıyor.Olsun bugün onu ziyarete gideceğiz.
Talatı Kösedereye götürdük.Babanemin evini komşularını,çocukken yazlarımızın geçtiği yerleri sevgilimle gezmek çok güzeldi.Daha sonra amcamlarla babanemi ziyarete gittik.Evet iyi değil ama çok iyi olacak.Benim babanem hayatı,yaşamayı çok sever.Sıkı sıkı tutunur hayata.Çok seviyorum ben onu.O da bizi.

Pazartesi sabahı talatla ver elini Çandarlı.
Anane,meltem,memo,anne,baba,hep beraberdik.Bol bol deniz keyfi akşamında da bir o kadar şahane akordion geceleri.
En son bombası,bütün akşam hikayesini dinlediğimiz yaban domuzlarındn bir tanesini evin karşısında görmek ve bir daha gelmesini beklemek :))
Son bomba,domuz kedi gördü ve arkasına bile bakmadan kaçarak gitti :)
Tatil şahane,sevdiklerle beraber olmak daha da şahane.
Bütün bayramlarımız şeker tadında olsun.


Fit.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

İçimde atlar koşturuyor.

Evet bir zaman önce İlker evleneceği zaman ne hissettiğini sorduğumda 'İçimde atlar koşturuyor'demişti ve bu laf benim çok hoşuma gitmişti.
İçimde kelebekler uçuşuyor lafı benim için her zaman hafif kalmıştı.Bu laf zaman zaman hislerime tercüman oluyor.
Şu an yaşadığım tam da bu.
Babanemi hastane odasında hatta yoğun bakımında gördüğümden beri,bir yanım eksik.Babanem benim,hep hayat dolu,yanakları al al,gözleri yemyeşil,kıpır kıpır minnacık bir babane.Adımı babanemden aldığımdan mı,yoksa yıllarca her yazımı koşa koşa babanemin yanında kutladığımdan mı bilinmez ama babanemi çokk pek çok severim.
Evet orada öylece yatıyordu,her yerinde makineler,sürekli uyutuluyordu.Her gittiğimde uyandırıyor,muhabbet edip,beni tanımasını istiyordum.
Bir kaç gündür her giden babanemin çok iyi olduğunu,onlara sarıldığını ve hatta öptüğünü söylüyorlardı.
Beni mi avutuyorlar acaba diye düşünmeden edemiyordum.
Dün akşam ziyaret saati olmamasına rağmen,şansımı denemek istedim.Kapının önünde hemşirelere ve doktora dakikalarca dil döktükten sonra,girmeme izin verdiler.
Babanem orda öylece beni bekliyordu sanki.Yine uyuyordu,uyandırdıklarında sanki beni tanımadı.
O an içimden bir şeyler koptu gitti.
Ama sonra,kara kızım diye beni sevmeye başladı.Konuşabiliyordu,sesi çıkmasa da artık ne söylediğini anlayabiliyordum.
Muhteşem bir duygu,öptüm,öptüm,oda beni öptü.
muhteşem bir duygu.
Babanemi ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha anladım.
O da beni bırakıp gitmeyecek.
Sevgiler,
Fit.

14 Ağustos 2012 Salı

Pablo Neruda-Ölmeyin...

Uzun zaman önce okuduğum ve bugün paylaşmak istediğim bir yazı....

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
Müzik d
inlemeyenler,
Vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler,
İzzeti nefislerini yıkanlar
Hiçbir zaman yardım
İstemeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
Veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
Görmek istemekten kaçınanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
Dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler...

5 Ağustos 2012 Pazar

başlıksız...

bulamadım.yazamadım.yazmak istemedim belki de.
ilkokuldan beri öğretilen bir şey vardı.kompozisyonlarınızı önce yazın,sonra başlık bulun.

bu sefer bulamadım.konu belli:babanem.
perşembe akşamı okadar keyifli bir şekilde geldim ki diyarbakırdan.
nihayet sevdiklerime kavuşacaktım.
nitekimde öyle oldu.
cuma günü iş yerime ve arkadaşlarıma kavuştum.
beni kim ne kadar sever yada sevmek ister bilemem ama sanırım hümanist bir insanım,herkesi çok seviyorum.özellikle iş arkadaşlarımı.hepsinin yeri ayrı bende.neyse bu başka bir günün konusu olsun.
cuma akşamı annemlere gittim.
cumartesi bizim sıpalarla muhteşem bir gün geçirdim.
ta ki akşam olana kadar.
akşam babam,benden iki haftadır sakladıkları'sır'larını söyleyiverdi.

babanem yoğun bakımdaydı.akciğerlerine giden damar tıkanmış.tam da her zaman şikayet ettiği nefes darlığı bu sefer onu fena sıkıştırmış.
babanemin adını aldığımdan mıdır,yoksa küçükken bütün yazları yanlarında geçirmek için ölüp bittiğimdenmidir bilinmez ama babanemi hep çok sevmişimdir.ilk duyduğumda başımdan aşağı kaynar sular döküldü.binbir senaryo geçti aklımdan.

neyseki bugün kavuştum babaneme.3-4 dakika için kalktım mordoğandan izmire geldim.hem de koşa koşa.içeride babanemi görünce ne hissedeceğimi şaşırdım.güzelim,tonton yanaklı dünya iyisi babanem buz gibi yoğun bakımda yatağa bağlı bir şekilde yatıyor.evet çok çok acı ama ağzındaki boruları çıkartmaması için ellerini ayaklarını yatağa bağlamaları gerekiyormuş.
sürekli uyutuyorlar.ben gittiğimde gözlerini araladı ve bana bir şeyler söylemeye çalıştı.hayır böyle olmasını istediğim için değil gerçekten bir şeyler söylemeye çalıştı.

benimse aklımdan onu ne kadar çok sevdiğim ve bu sevgiyi ona hissettirip hissetirememe korkusu geçti.yoğun bakıma sadeece haftanın üç günü ikişer kişi sırayla girebiliyor ve sadece 3-4 dakika girebilmenize izin veiryorlar.tabikide onların sağlığı için ama çok acımasız.babanemi sadece sayılı dakikalar görebilmek hemde onu o halde bırakmak.okadar çok içim acıyor ki.ilk defa bu kadar kaybetme korkusu yaşıyorum.o gidemez,gitmemeli.

daha bayramı var bunun,mutlu günleri var,hep beraber olmamız gereken.uzakta olmama bir kez daha lanet ettim hem de öyle böyle değil.benden saklamarına kızdım ama anladım da onları.tıpkı annem ameliyat olduğunda ablamdan sakladığımız gibi.yapmamız gerekiyordu.uzaktaydı hem de çok uzak.gelemezdi ki hemen.yolculukta böyle bir şey düşünerek,bilerek gelmek çok zor.evet benden neler saklanıyordu acaba.uzakta olduğum için neleri kaçırıyordum ve daha neleri kaçıracaktım.üzgünüm hem de çok...

evet salı gününe kadar karar vermemiz gerekiyor,izin verirsek babanemin boğazından delik açacaklar.yapmaları gerekiyormuş,cihaza bağlı kaldığı süreçte artık enfeksiyon riski de artıyormuş.salıya kadar farklı doktorlarla görüşüp karar vereceğiz.

bugün dedemle konuştum.benim dağ gibi,dimdik duran dedem çok çaresiz.hem de ilk defa.evet ben en azından 28 yıldır ilk defa bu kadar çaresiz duydum sesini.ve yine çok üzüldüm.
ben buna dayanamam.ben sevdiklerimi kaybetmeye dayanamam.evet ben çok güçsüzüm hem de çok.sevdiklerimi o kadar çok seviyorum ve o kadar çok bağlanıyorumki.yoklukları...

olmaz.yok öyle bir şey.babanem benim o.çok güçlü.bunu da atlatacak.hep beraber atlatacağız.evet bir yanda da hayat akıp gidecek,öyle olmak zorunda.abim gittiğinde de öyle olmadı mı?
bir yan hep eksik ama...

babanem bir kez daha söylüyorum,seni çok seviyorum ve hiç bir yere bırakmıuyorum.
küçük fitnattan,büyük fitnata...

29 Temmuz 2012 Pazar

Hayat paylaşınca güzel...

Sanırım yer,mekan çok ta önemli değil.Bunu anlamam tabi ki on ay sürmedi :)
Sevgilim benim için her yerde,her zaman,her an çok önemli ki ben onu çok seviyorum.
Evet sevgilime zaman zaman dünyayı dar ediyor olabilirim,tamam hatta çoğu zaman ama ne yapayım sevemiyorum burayı.
Evet sesi şuan kulağımda 'Denemiyorsun ki'
Haklı da.Geldiğimden beri 7/24 yakınıyorum,hatta tanıdığım,tanımadığım herkese :)

Dün akşam 'Cennet'  dene çay bahçemize giderken,yolda yeni tayin olan abilerden biriyle karşılaştık.Ben de nasıl bit kuyruk acısı varsa,adama da 5 dakikada Diyarbakır'2 sevmemek için 4850935756 nedeni anlattım sanırım.Muhtemelen şuan benden nefret ediyordur kendisi :)

Evet bizim tabirimizle cinnet bir mekanımız var.Çoğu yazlık yerdeki çay bahçelerini andıran bir görüntüsü var.Biz de ara sıra havaya girmiyor değiliz.Kendimizi sahil kenarında hissediyoruz,çoğu zamanda soda+çekirdek yaparken emekli yaşlı teyze+amcalara :(

Tamam işin güzellikleri de yok değil.Çok güzel arkadaşlıklarımız var,sürekli beraber zaman geçirdiğimiz gruplarımız.Bazıları gitmiş olsa da :(
Yapacak çok bir şey olmasa da sabahlara kadar UNO oynayabiliyoruz,sabah masadan kalkıp deliler gibi o saatte spora gidebiliyoruz,yemek yemek ise en büyük zevkimiz.Nerde,nasıl,ne olduğu önemli değil.Sadece yemek olması yetiyor,evde,dışarıda,lojmanda vs.
Okey oynuyoruz,Band Hero oynuyoruz,film keyfi yapıyoruz,eşşek oynuyoruz :) pes,tabu,tavla bunlardan bazıları.
Hatta kışın sinema,tiyatro,Hayko konser keyfi bile yaptık.

Sonuç:Sevdiğin insanlar varsa ve onlarla güzel zaman geçirebiliyorsan,her şeye rağmen,hayat güzel!
Sevdikleriniz hep ama hep yanınızda olsun.

Fit.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Grip....

Garip ama gerçek.42 derecede hasta olmayı başarabildim sanırım.Dün akşam Diyarbakırda geçirdiğim en kötü ve en zor gün oldu sanırım.
Gün boyu çalışırken,gün bir an önce bitse de yatsam diye düşündüm ve iş bitimi kendimi yatağa nasıl attım hatırlamıyorum.
Talatın nöbetçi olması da üstüne tuzu biberi oldu.Bütün gün hiç bir şey yiyemedim,baş ağrısı yanına ekstrası oldu.Gece birden üşüme ve titreme geldi.Evet 42 derecede malesef ben pikeyle yatmak zorunda kaldım.
Uyusam ağrıdan uyuyamıyorum,halsizlikten kalkamıyorum.Yalnız yaşamak zormuş.Bu  kadar uzun süre yalnız yaşamama rağmen,sanki dün gibi zor bir gece geçirmemiştim hiç
Bugün sürpriz ne dersiniz.Kossskocaman bir uçuk.
Holgeldin yaz...

Fit.

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Gülhan'ın Gözlüğü...

Canım arkadaşımın artık blogu takip ettiğini bildiğime göre yavaş yavaş ona yüklenmelere başlayabilirim,bakalım ilk yorumu ne zaman gelecek?
En azından ne kadar takip ediyor,onu öğrenelim değil mi?

Gülhan,benim yaklaşık ımmmmmm sanırım,matematiğimin elverdiği kadar hesaplıyorum,15-16 yıldır arkadaşız.Ama şöyle sorun var,bazı arkadaşlarım! için bu kelimeyi pek kullanmayı sevmiyorum.Gülhan benim arkadaşımda,Ayşe de arkadaşım ama onların arasında bir fark olmalı değil mi?
Neyse Fitnat,Amerikayı baştan keşfetmeye gerek yok,dünyalılar ona DOST diyor.
Evet Gülhan hayatımda ki çok özel insanlardan bizi,tıpkı Pınar gibi (arada onun da adı geçsin :)
Yıllardır 7/24 uğraşırım bana mısın demez.

Yıllardır uğraştığım konulara girersek blog yetmez.O yüzden sadece en son gündem konumuz olan,gözlüğüne gelmek istiyorum.Evet Gülhan arkadaşımız yıllardır aynı gözlüğü takıyor,tamam bu çoğumuza göre normal olabilir,eğer o gözlük yamuk değilse...
Gülhan arkadaşımız yıllardır dünyayı yamuk görüyor,hayır coğrafyası iyi olmasa dünyanın yamuk olduğunu düşünmeye kadar gidecek.
Aha da dilimde böööleee tüy bitti,şu gözlüğü değiştir demekten.

Gel zaman git zaman,kızımızın doğum günüsü geldi.Tamam dedim,ben bu olaya el koyarım.Üç arkadaş Gülhan arkadaşımıza hediye çeki,hediye ettik...Nereden mi? Tabi ki gözlükçüden.
Ama yine bizim bu kızımız,bu seferde öyle bir gözlük beğendi ki,bizim hediye devede kulak kaldı.Fiyatını yazmayacağım,bu sefer belki beni öldürebilir.Ama tahmin edin öyle böyle değil.Şimdi İzmir'e gitmeyi 4 gözle bekliyorum.Şahane çerçevesiz!gözlüğü görmek için.Evet gözlük çerçevesiz,hayır bir de çerçeveli olsa,fiyatını tahmin bile etmek istemiyorum :)

P.S.Güllhaaan,seninle buradan da uğraştım ya,içim pek bir rahat...
Diyarbakır'dan sevgiler...
Fit.

Şen Şarkı...

Şarkıların ya adını bilmem,ya da şarkıyı tam söylemem.Nasıl bir ruh durumuysa bu :)
Sezen Aksu-Şen Şarkı da bunlardan biri.

Ne zaman bu şarkıyı dinlemek istesem,açarım pek muhterem Google amcayı,hemen sorarım.Sezen Aksu-Sıkıldım Sıkıldım Koşmak İstiyorum,diye.O da bana hemen söyler,o şarkının adı Şen Şarkı.Ben de her seferinde ya oflaya poflaya başlayan bir şarkının adı nasıl da şen şarkı olur diye söylenirim

Cut a long story short,bugünlerde bu ruh durumu içindeyim.

Sıkıldım, sıkıldım, uçmak istiyorum
Yalınayak yere basmak istiyorum
Ne eksiğimiz var çiçekten böcekten
Tabiat misali çoşmak istiyorum...

Nedendir bilinmez,yine Diyarbakır sendromum tutmuş durumda.Hele ki insanların hafta sonu kaçamaklarını duyduğunda,her fırsatta yakın yerlere kaçabildiğinde...
Neyse vardır bunda da bir hayır :)
En azından İzmir için sayılı günler,hadi bakalım,yine şafak saymalar başlasın.
İzmir'in havası,insanı,ruhu,güneşi,gündüzü,gecesi,denizi sanırım her şeyi bana pek bir iyi geliyor.

Ne demiş Cahit Kübebi;
İzmir'in denizi kız,kızı deniz
Sokakları hem kız,hem deniz kokar...

Sezen Aksu'dan girip,yine İzmir'den çıktım ya,helal olsun bana :)
İzmirli günler olsun...
Fit.



20 Temmuz 2012 Cuma

Ramazan...

Ramazan geldi,hoş geldi.
Allah bütün oruç tutanlara kolaylık versin,biz tutamayanların da günahlarını affetsin.

Een büyük sorunsalım ne yemek yapsam acaba?
Malum akşama kadar çalış,akşam işten sonra yemek yapmaya mutfağa koş.Şikayetçi miyim?Asla.
Yemek yapmayı çok seviyorum ah bir de ne yemek yapacağım derdi olmasa :(

Neyeki yemeklerimi laf etmeden,tamam ara sıra beğenmediği yerleri söylüyor,ama genel olarak yaptıklarımı beğenen dünyanın en tatlı kocası ile evliyim.


Bütün dileklerimizin gerçekleşeceği güzel bir ramazan olsun.
Fitnat

17 Temmuz 2012 Salı

Çocukluk...

Dün akşam Diyarbakır'ın lojmanlarında arkadaşlara giderken birden  şimşekler çaktı ve çocukluğum sanki gözümün önünden geçti.Neden mi?
Zeyno ile yan apartmandaki arkadaşlara okey almaya gidiyorduk ve çocukluk anılarımızdan bahsetmeye başladık.Benim ilk olarak,apartmanlarda 9 merdiveni birden atladığımız aklıma geldi.Hala anlam veremiyorum neden bu kadar saçma şeyler yapmışız,hayır şuan üstüne para verseler o dokuz merdiveni birden atlayamam,korkunç!

Daha neler,neler...
Evimizin karşısındaki mescite gidip şarkı söylemeler,ne olduğunu bilmediğimiz ağaçların bitkilerini yedikten sonra bir güzel zehirlenmeler,yerin altına inip,sıcak su borularının yanından yürümek (borulardan biri patlasa değil bizi bulmak muhtemelen cesedimizi bile bulamazlardı).

Böyle saçmalıklarımızın yanında çok güzel anılarımızda yok değil.
20 yıl aynı sitede-Petkim-aynı arkadaşlarla beraber olmak,bütün evlerin üzerinde anahtarların olması,istediğin eve istediğin zaman girebilmek,bütün herkesin,teyzen,amcan olması,gece yarılarına kadar sokaklarda olmak,perşembe akşamları sinemaya,cuma akşamları lokale gitmek,yaz olduğunda bütün komşular toplanıp,piknik sepetleri alınıp Çayağzına gitmek,biraz daha büyüdükten sonra anneleri bırakıp arkadaşlara servisle denize gitmek,buzz gibi denize iskeleden atlamak,orada boncuklarımızla muhteşem pizzalar,pideler yemek,lokalde hayatımın en güzel tostlarını yemek ve en önemlisi kocamannnn bir aileye sahip olmak.


O arkadaşlarında hala görüşüyor ve en önemlisi kardeş gibi olmak paha biçilmez.
Çocukluk güzel bir şey,hele ki bu kadar güzel anıların varsa.
Her daim çocuk kalabilmek ümidi ile...
Fit.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Dövme...

Gelelim bir de yıllardır isteyip de bir türlü cesaret edemediğim,sürekli yaptırmaya karar verip,o karardan 5 dakika sonra vazgeçtiğim dövme konusuna.

Evet her zaman ki gibi bu sefer yine kesin! kararlıyım.Ben dövme yaptıracağım.
Çok inandırıcı gelmeyebilir kulağa,hele ki dövmeyi Eylül-Ekimde yaptırmak istiyorsam.Malum o zamana kadar kim öle kim kala.
Dövme ile ilgili çeşitli endişelerim var.Mesela;

1- Acır mı? İğne görünce tansiyonu düşen ben,sırtımda o işlem yapılırken sapasağlam durabilecek miyim?
Adama fenalık gelip,'Aaaaa yeter,seninle mi uğraşacağım' derse ve yarıda bırakırsa :)
2- En büyük sorunsal,evet dövme yaptırmak istiyorum ama ne yaptırmak istediğimi kesin biliyor muyum? Bu konuda sağolsun Emre Abi çok yardımcı oldu ve ne yapmak istediğimi kesinleştirdi gibi.Ne mi yaptıracağım?Az sonra!
3-Bir süre sonra sıkılırsam,evet yukarıda belirttiğim gibi,sırtıma yaptırmak istiyorum,en azından ben görmeyeyim ama ya sonra.Evet sildirmek için bir sürü yöntemi olabilir ama bende o kadar cesaret var mı?
4-Nerede yaptırmalıyım? 5949753485485 tane arkadaşım yaptırmış ve hepsi ayrı ayrı tavsiye etmiş olabilir ama ben nasıl güveneceğim? Hatta bunlardan bir tanesi çılgın Hande,dövmecinin önünden geçerken dövme yaptırmaya karar vermiş olsa bile :)

Bu kadar problem yapacağına,yaptırma gitsin demi.Yok o da olmaz.İstiyorum!
Bindik bir alamete,umarım gitmeyiz kıyamete...

Fit.

Ice Age 4.

İçimdeki çocuk bir türlü büyüyemediği için mi,yoksa izleyecek daha iyi bir şeyler bulamadığım için mi,eskiye özlem duyduğum için mi bilinmez,çizgi film ya da animasyonları çokk ama çokkk seviyorum.Aslında kendimi bildim bileli çok severim,ki annem evlenirken çeyiz olarak,sadece çizgi film CD'si ve ütü vermeyi planladı yıllarca.(bir çok insanın aksine ütü yapmayı da pek bir severim.ütü iyi olmak şartıyla)

Bir yandan da 80lik teyzeler gibi sürekli hayıflanırım.Ah bizim zamanımızdaki çizgi filmler pek bir güzeldi,diye.
Mesela;Tom ve jerry,Bugs Bunny,Şirinler,Taş devri,Temel Reis,HeMan,Ayı Yogi,Jetgiller,Tweety,Tazmanya Canavarı,Road Runner,Speedy Gonzalez,Richie Rich,Ninja kaplumbağalar,Ten ten,Şeker Kız candy,Scooby Doo,Müfettiş Gadget,Afacan Dennis,Red Kit,Casper,Arı Maya,Atom Karınca :),Mağara Avcıları,Yakari,Cedric,Kaptan mağara Adamı,Pambe Panter,Shera,Heidi.

Wawww,bir sürü çizgi filmimiz varmış.Bir de,ımmmmm,beverly hills vardı,onu da pek severdim.
Şimdilerde ise;Ben10(yeğenim pek seviyor) Callio,Club Winx,Pepe gibi bir sürü bence işe yaramaz çizgi film var.Hiç birini izleyesi gelmiyor insanın.Yaş kemale erdiği için değil,eğlenceli olmadıkları için :)

Geçen akşam,kocam bana sürpriz yaparak beni Ice Age 4'e götürdü.Elimde patlamış mısırımla pek bir mutlu mesut oldum.


Tavsiye ediyorum,ama tabi türkçe seslendirme olunca,durum biraz daha içler acısı olabiliyor.Kalkıp günümüze uyarlayınca,arada bir Oğlum Bak Git!lafını duyduğunuzda gözünüzün önünden elinde süpürgeli temizlik görevlisi geçmiyor değil.

Yine de herkese ya da izlemek isteyenlere iyi seyirler...
Fit.

12 Temmuz 2012 Perşembe

Uyuşukluk...

Diyarbakır'da uyuşukluk ve uyuzluk arasında gidip gelirken,uyuşukluğu internetten araştırayım dedim,iyi mi yaptım.Tabi ki hayır! 
Buyrun Vikipedi tanımını siz okuyun.

-Quote-
Uyuşukluk, bir hayvanda azaltılan fizyolojik faaliyetin bir durumudur, genellikle azaltılan bir vücut sıcaklığı ve metabolizmanın oranı olarak tanımlanır. Uyuşukluk içine giren hayvanlara sinek kuşlarıgibi küçük kuşlar, yarasalar gibi bazı küçük memeliler de dahildir. Gününün aktif geçen parçasında bu hayvanlar normal vücut sıcaklığı ve faaliyet düzeylerini sürdürürler ama günün bir kısmı esnasında (genellikle gece) vücut sıcaklığı enerjiyi korumak için düşürülür. Uyuşukluk durumu, çoğunlukla soğuk bir iklimde yaşamak için hayvanlara yardımcıdır. Tamias cinsi sincaplar, sıçrayan fareler, dağ sıçanı gibi bazı hayvanlarda kış süresince kış uykusunun bu durumuna girerler. Akciğerli balıklarda havuz dışında uyuşukluk durumuna girerler. Tenrekler ise uyuşukluk durumuna yaz esnasında eğer yiyecek seyrekse girerler (Madagaskar'da). Siyah ayılar, çoğunlukla kış uykusuna yatmasına rağmen gerçekten uyuşukluk durumuna girmezler. Onların vücut sıcaklıkları, solunum ve kalp atışıyla beraber düşürürken, uyuşukluk durumunda hayvanların çoğu gibi siyah ayılarda vücut sıcaklığını azaltmazlar.
-Unquote-


Nasıl???
Görünce şoke oldum,anlam veremedim :)
Gerçekten de burada resmen üstüme bir rehavet çöküyor.Ben ki atom karınca diye tabir edilen insan,yaşam sevincim gidiyor,kendimi 105 yaşında hissediyorum(o yaşa kadar yaşayabilir miyim acaba :P )


Neyse.Moral bozmak yok.
Genciz,enerji doluyuz,daha yapacak bir süüürüüü iş,bekleyen eğlenceler var.
Di mi ama?


Bol neşeli,kahkahalı günler olsun.
Fit

6 Temmuz 2012 Cuma

Maymun İştahlı Olmak...

Her şey yapmak istiyorum!
Mesela,çok kitap okumak istiyorum,spor yapmak istiyorum,hobim olsun istiyorum,müzik aleti çalayım istiyorum,tarihle aramdaki buzları eritip,bir şeyler öğrenmek istiyorum.
İşimle ilgili her şeyi bir anda öğrenmek istiyorum.
İstek bu yapacak bir şey yok...

Fit.

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Assistant Product Manager...

Nereden mi çıktı şimdi bu? Evet 02 Temmıuz itibari ile yeni görevim.Yani Ürün Yöneticisi Yardımcısı.
Benim için radikal bir karar oldu,nasıl ve neden pek bilemedim ama böyle olmasının daha iyi olacağını düşünerek,bindim bir alamete :)

Yaklaşık 5 yıldır çalıştığım Dış Ticaret Departmanı'ndan ayrılmak çok zor olsa da.Hele ki çok iyi anlaştığım ve sevdiğim,işe başladığım günden beri kendisini abla gibi gördüğüm bir müdürüm varken.
Çok zor bir karar oldu benim içim ama umarım kariyer için doğru bir adım olur.

Neyse verdik bir karar,sonuna kadar arkasındayız.
A birde bugünün en unutulmazı kocamın yolladığı bembeyaz gerbera ve güller.
Çok ama çok sanslıyım.
Çok sevdiğim ve beni seven bir kocam var.

Bol şans...
Fit.

27 Haziran 2012 Çarşamba

80 günde devrialem...

bugünlerde keyfim pek bir yerinde.
İzmir'deyim,iş yerimdeyim,arkadaşlarımlayım,ve en önemlisi de bizim bıdıkları her gün görüyorum.
Tek eksiğim,sevgilimin olmaması.
Neyse en azından geçen hafta birlikte çok güzel vakit geçirdik.

Bir haftaya bir sürü yer,mekan ve arkadaş sığdırdık.
Geçen hafta Cumartesi Talatımın gelmesi ile maraton başladı.

cumartesi Erenimin yıl sonu gösterisi,oradan cümbür cemaat Mordoğan yolculuğu,
pazar günü yetmedi karaburun,
sonra çandarlı
salı ayvalık
çarşamba balıkesir cihan ziyareti
perşembe kütahya zıpperımın Çınar'ı doğmuş ona ziyaret
cuma ankara,berilim ve okanımla muhteşem bir ankara gecesi.
cumartesi meltem düğün
pazar gülşah&onur çiftine ev ziyareti
pazar öğlen talat --> diyarbakır
pazar gece fito --> izmir yolculuğu

Nasıl?
Bence muhteşem.
Arkadaşlarla olmak paha biçilmez,hele yanında deliler gibi sevdiğin bir kocan varsa.

Fit.

13 Haziran 2012 Çarşamba

İyilik yap,denize at.

Yok ya! Ne güzel bir iş bu,bir alışmışız gidiyoruz.İyilik yap denize at,balık bilmezse halik bilir.Bizim annemizden öğrendiğimiz bu felsefe ile fazla yaşamayız biz.
Aman bir sefer daha,hadi bu son olsun,tamam abarttık ama canım iki günlük dünya ne olur bir defa daha iyilik yapsak.
Ama insan bir yerden sonra yeterrrrrrr demek istiyor.
Bu ne canım!
Bu kadar.

Ayrıca şarkı eklemeyi bilmiyorum ve şuan itibari ile herkesin Sertap Erener/ Sakin Ol dinlemesini istiyorum.

9 Haziran 2012 Cumartesi

F&Ş&Z

hani bir yazı yazmıştık,orada F&G&P vardı.
İşte onun bir değişik versiyonunu da bugün yazıyoruz.F&Ş&Z
Bir diğer can ciğer grup.

F ile Ş,çokkk uzun zamandır arkadaşlar,dostlar,kardeşler.
Abartıyor muyum,hayır.
Tamı tamına 21 yıldan bahsediyorum.Az bir süre mi?
anaokul,ortaokul,lise,derken bu kadar zaman geçti.
Tabi ki ortaokul yıllarında aramıza bir de Z katıldı.Onunla da Ş ile nasılsak hiç bir farkımız olmadı.
Üniversite yıllarımız gelene kadar her zamanki gibi her şey çok güzeldi.

Üniversite gelince tabiki de yine yollar ayrıldı.Ş Muğlaya,Z Ankara'ya ve F bir yıl bekledikten sonra Mersin'e gitti.
Ondan sonra evet bu üçlü aynı şehirde olamasa da kalpler hep birlikteydi.
Ş şuan evli ve çocuklu
F sadece evli.
Z ımmm....evet o ne evli nede çocuklu :):) kariyer yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Ve ben onları çokk ama çokkk seviyorum.

P.S.Kızlar yakında bu blogtan haberiniz olacak :p
Sevgiler,
Fit.


Uzun ince bir yoldayım...

Kararsızlık...İşin içinden çıkamayacak bir haldeyim.Neden mi? Onun cevabı pek yakında.
Henüz karar veremediğim için konuyu buraya yazmam pek bir anlamsız.
Her konu ile ilgili mutlaka bir atasözümüz ve deyimimiz var ve ben bunları kullanmayı çok severim.

Yazıyı yazmaya başlarken kararsızlık ile ilgili düşündüm ve tabi kide yine buldum ve durumumu pek bir özetliyor.
'Aşağı tükürsek sakal,yukarı tükürsen bıyık' ya da daha kabaca söylersek,
'İki ucu boklu değnek!' bu sanırım durumumu çok daha net açıklıyor.
Tüyo vermem gerekirse,iş ile ilgili bazı kararlar almam gerekiyor (nasıl olsa blogtan pekte kimsenin haberi yok henüz :)
Aynı şirket fakat farklı departmanlar.İçimin sesini dinlemek istiyorum ama kendileri bu sefer ağır bir sessizliğe büründü.Resmin tamamını görmek istiyorum ama duygusallıktan çıkamıyorum.
Nerede olursam mutlu olacağım,hangi pozisyon beni mutlu eder karar veremiyorum.
Alışkanlıklarımdan vazgeçemiyorum.Evet babamın hayrına çalışmıyorum ozaman neden şartlarımın daha iyi olmasına izin vermiyorum onu da bilmiyorum.

Kapalı bir kutu.Nasıl olur,artıları,eksileri hesaplayamıyorum,malum matematik fukarasıyım.
Hayırlısı deyip geçemiyorum,sanırım biraz daha zamana ihtiyacım ve bir de bana yol gösterecek kocamın fikirlerine ihtiyacım var.
Pek yakında mutlu olacağım kararlar alabilmek dileğimle.
Esen kalın...

2 Haziran 2012 Cumartesi

Öyle uzak ki yerin uzakları aşıyor...

Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor...
Evet ne büyük çelişki.
Dİyarbakır'dayken İzmir diye ölüp ölüp diriliyorum.
Ailemi,arkadaşlarımı,işimi herkesi fazlasıyla çok özlüyorum.


İzmir'e gelince de sevgilim,hayatım her şeyim olan kocamı çok özlüyorum.
Evet iş dolayısıyla İzmir'e bu sefer yalnız gelmek zorunda kaldım.
Mutsuz muyum,tabi ki hayır ama bir yanım hep eksik sanki.
Bir şey yapmak istesem,bir yerlere gitmek istesem hep Talat da yanımda olsun istiyorum.
Bu sebeptendir ki,sürekliii bu şarkıyı söylemek istiyorum.


Aslı-Kördüğüm...


Öyle uzak ki yerin uzakları aşıyor
Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolanıyor
Bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor
Bir kördüğüm ki içim çözdükçe dolanıyor...
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünya nebiçim
Öyle uzak ki yerin uzakları aşıyor
Ya herşeyim ya hiçim sorma dünya nebiçim

Herkesin sevdikleri ile beraber olması dileğimle...
Fit.


22 Mayıs 2012 Salı

Teyze olmak...

Teyze...Evet 5 tane teyzesi olan birisi için teyze kelimesi çok anlamlı.Hele onları çok seviyorsanız.
Ama teyzenin bir de diğer tarafı var ki sormayın.
Teyze olmak...

2007 yılının Haziran ayında,Eren'imin doğmasıyla hayatım renklendi,şenlendi,anlam kazandı.
Nasıl bir duygudur bu anlatılabilir mi? Bence hayır.
Bunu yaşamak lazım.

Evet bir de 2010 yılının Eylül ayında aramıza katılan Ozan'ımız var.Anlayacağınız birken iki oldular.
Teyze anne yarısıdır derler,evet bu iki sıpa,bana bütün güzellikleri yaşattılar.
Artık bütün çocuklara bakabiliyorum,sevebiliyorum,sabredebiliyorum ve anlayışlı olabiliyorum.
Birlikte zaman geçirebilmek için her türlü şaklabanlığı yapıyorum.
Her şey şimdi biraz daha zor.Uzaktayım,ama yine de sürekli fırsat yaratmaya çalışıyorum.
En güzeli de geçen hafta Diyarbakır'a gelmeleriydi.
Evimiz şenlendi,neşelendi.
Onları o kadar çok seviyorum ki...

En büyük isteğim,ileride de şimdi ben sevdikleri gibi,çok ama çok sevmeleri.
Umarım herkesin bir yeğeni olabilir ve bu duyguyu yaşayabilirler.
Bütün teyzelere sevgiler.
Fit...



10 Mayıs 2012 Perşembe

Atom Karınca...

Genellikle 'nick name' sıkıntısı olan biriyimdir ve orijinal nick name bulanlara da hep gıpta ile bakmışımdır.
Günümüz sosyal medyasında insan bir sürü isimler bulmak zorunda kalıyor.Mesela Skype'a girişim olay olmuştu.Şöyle mi desem,böyle mi desem derken,amannnn yaz işte adını soyadını olsun dedim ve geçtim.


Twitter'da tamam hesabım yok ama olsaydı nasıl olurdu onuda bilmiyorum.Blog olayı ise,tamamen anlık oldu.Blog yazmayı uzun zamandır düşünsem ve istesem de bir türlü cesaret edememiştim.Taki geçen ay canıma tak diyip,hadi artık bende bu işe bir el atayım diyene kadar.
Bu arada aramızda kalsın ama daha bu blog olayından da kimsenin haberi yok.Bir cesaret geldi,yazmaya başladım ama kimseye söylemeye cesaretim olamadı :)


Blog adına gelince...Yıllardır arkadaşlarımın bana bir çok isim takmasının yanı sıra,sanırım ortak olarak takılan hatta yeni tanıştığım insanların bile bir süre sonra beni, Atom Karınca diye adlandırmasından olacak ki en çok aklımda kalan lakab bu oldu.
Atom karıncayı bilmeyen yoktur sanırım;


-Quote-
Atom Karınca şehir halinde bir karınca kolonisinde yaşamakta ve kötülerle mücadele ederken uçabilmektedir. Süper hızlı ve süper güçlüdür. Atom Karınca, şehrin polisi ile işbirliği içindedir.
-Unquote-


Evet benim de canımın çok tez olması,sürekli bir yerlere koştururken gücümün ve enerjimin bitmek tükenmek bilmemesinden kaynaklı,bir atom karınca olduğum düşünülmekte.
Tamam tipi biraz komik olabilir ama ne demişler 'Önemli olan dış güzellik değil,iç güzellik :):):)




P.S : Yazımın tam sonuna gelirken yanlışlıkla sayfayı kapatınca bir an şoke oldum ama neyse ki taslaklar diye bir güzellik varmış...


Fit.





9 Mayıs 2012 Çarşamba

Ankara'dan Kuzenler Gelmiş...

Ankara'dan kuzenler gelmiş,evde bir bayram havası :)
Evet hafta sonu uzunnn zamandır beklediğimiz kuzenlerimiz Beril&Okan Diyarbakır'a geldi.
Bayram hem de nasıl bir bayram.
Arkadaşlarımız,sevdiklerimiz,ailelerimiz gelsin,evimiz şenlensin istiyoruz.
Evimiz misafirlerimizle cıvıl cıvıl oluyor.

Beril&Okan geldiğinde de tıpkı böyle oldu.Cuma akşamı tesadüfen buradaki arkadaşlarımızda geldi,gırgır şamata sabahladık.
Cumartesi günü de,ben işten açıkınca,Diyarbakır'da gezilebilecek nadide mekanlarımıza götürdük :)
Dağkapı'da ciğer,Sülüklühan'da Süryani şarabı.Dön dolaş aynı yerler.
Berilcim,Türkiye'yi karış karış gezdiği için o pek yadırgamadı,hatta bazı yerlerle kıyaslayınca Ona güzel bile geldi.
O güzellikleri bir gün görebilmeyi umut ediyorum...

Akşam ise  bir gün önceki gece saatlerce Haşim Usta&Şaban Usta tartışması yapılmasından sonra Şaban Ustada karar kılındı.Yedik,içtik ve eve dönmeye karar verdik.
Asıl bombaOkan'ın bize Mojito night düzenlemesiydi.
Toplaştık hepimiz,bir güzel Band Hero eşliğinde Mojitolarımızı yudumladık.
Nasıl mı? İşte böyle...
Şimdilik hoşçakalın...
Fit.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Apartman Komşuları!

Yaklaşık bir aydır apartman komşularımızla cebelleşmekteyiz.
En sevmediğim olay,apartman komşuları ile sürekli takışan insanlar ya da her şeyi sorun edip,komşulara hayatı zindan eden insanlardır.
Gel gör ki,son zamanlar da ben de o insanlardan olma yolunda ilerliyorum.
Neden mi?

Öncelikle apartmanda 10 daire olmamıza rağmen,sadece bir komşum var.
Ben ki 21 yıl lojmanda oturup,apartman kavramının,evlerin üzerinde anahtar olan,istediğin zaman istediğin komşuya girebildiğin,annenin nerede olduğunu terliklerden anladığın,her biri teyzen,amcan olmuş,arkadaş kavramının kalkıp hepsinin birer kardeş olduğu bir yeden geldim.Tamam her yer Petkim gibi olamaz belki ama en azından biraz da olsa 'komşu komşunun külüne muhtaçtır' sözünün günümüze uyarlanması gerekir.

Komşularımın hepsini ilk defa,kandilde helva yapıp,dağıttığım zaman görebildim.Tabi o konu ayrı bir yazı konu olabilir.Komşularımdan biri teşekkür etmek yerine,''aa bunu neden dağıttınız'' gibi komik bir cümle kullandı.

Gelelim en önemli konumuza;Balkon sorunsalı.
Komşularımız sürekli olarak,ya foşşş foşşş balkon yıkıyorlar,ya da kuşlara ekmek koyuyorlar.
Bir çoğu için,balkona kuşlar için konmuş ekmekler çok şirin bir fikir gibi gelebilir.
Ama kuşların o ekmekleri sürekli bizim balkona düşürdüğünü,ve balkonumuzun içinin ekmek dolu olduğunu düşünürsek,yeterince sinir bozucu olabiliyor.

Şimdilik biraz daha sabırrrr....
O zaman ne yapıyoruz?
Ev alma komşu al sözünü aklımızdan çıkarmıyoruz :)
Fit.